Yakın Tarih

Atatürk’ün Demokrasiye Bakışı Nasıldı?

Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı devrimler ve onun demokrasi hakkındaki düşünceleri günümüzde tartışma konusu edilmektedir. Bir görüş, onun demokrat olduğunu savunurken, diğer bir görüş ise onun demokrasi karşıtı olduğunu hatta, faşist liderlerden de etkilendiğini ileri sürmektedir. Atatürk’ün demokrat olmadığını iddia edenler içinde, kendisini özgürlükçü ilerici gibi değerlerle ifade edenlerin olması dikkate değerdir. Daha ilginci, bu kesime mensup bazı kişiler, Atatürk’ün neredeyse hiç bir eylemini takdir etmedikleri gibi zaman zaman onun laiklik ile ilgili yaptıklarını bile insafsızca eleştirebiliyorlar.

İki farklı görüş olmasına rağmen söyleyebilirim ki, Atatürk’ün kim olduğu ve ne yapmak istedikleri ortadadır. Yani, Atatürk’ün demokrasi hakkındaki düşünceleri bellidir. Medeni Bilgiler Kitabında o demokrasiyle ilgili şu cümleleri kullanmıştır:

” Hükümdarlık ve oligarşi artık zamanı geçmiş şekillerden başka nitelikte anlaşılamazlar. Gerçi, henüz başlarında hükümdar bulunan devletler vardır. Ancak bunların hemen hemen hepsi de demokrasi ilkesini kabul etmektedirler. Artık egemenliğin sahibi olduğunu iddia cesaretinde bulunabilecek hükümdar çok azdır.

Bir milletin, pratikte demokrasi ilkesini ilan etmesi o millet çoğunluğunun toplumsal kuvvetin bir sonucudur. Millet yeteri derece kuvvetli olunca, kuvvet ve kudreti eline alır. Bu olay bazen ihtilal ile ve bazen de hükümdarla barışçıl bir anlaşma ile ortaya çıkar. Artık bugün, demokrasi düşüncesi sürekli yükselen bir denizi andırmaktadır. 

Yirminci yüzyıl bir çok baskıcı hükümetlerin bu denizde boğulduğunu görmüştür. Çarlık Rusyası, Osmanlı Padişahlığı ve Hilafeti, Almanya ve Avusturya- Macaristan İmparatorlukları bunların başlıcalarıdır.”

Bu cümleleri yazan Mustafa Kemal Atatürk, günlük hareketlerinde de farklı görüşlere saygı duymuştur. Falih Rıfkı Atay’ın “Atatürk Ne İdi?” isimli eserinde Atatürk’ün tartışma kültürü hakkında şunları belirtmektedir: “Ben ömrümde onun kadar tartışmaya katlanan devlet ve hükümet adamına rastlamadım. Pek genç yaşımda devamlı olarak yanında idim. Hiçbir fikrimi saklamak ihtiyacı duyduğumu hatırlamıyorum. Dalkavukluğu meslek edinmeyenlerin hepsi de öyle idi. Atatürk’le tartışmak için yiğitliğe lüzum yoktu.” Falih Rıfkı Atay aynı eserinde başka bir olayı daha nakleder. Bir defasında Cumhurbaşkanına fesih ve veto yetkisi verilmesi söz konusu olmuş, Atatürk de yetkilerini arttıracak bu hakkın verilmesini istiyormuş. Atatürk, fesih ve veto yetkilerinin artmasına karşı çıkan Şükrü Saraçoğlu ve Mahmut Esad Bozkurt ile sabaha kadar tartıştıktan sonra bu düşüncesinden vazgeçmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk, demokrasinin dışına çıkan eylemlerde de bulunmuştur. Çünkü o demokrasinin devrim ile mümkün olacağını düşünüyordu. Atatürk, Hilafeti kaldırırken, buna karşı çıkanlar olmuştu ve o kendisine karşı çıkanları baskı altına almıştı ve bunu kendisi de ifade etmişti. Parti-Devlet bütünleşmesi gibi demokrasiye uygun olmayan bir olayın yaşandığı sırada da Hasan Rıza Soyak’a şu sözleri söylemiştir:” Birçok zaruretler yüzünden şimdi zaten anormal bir durumda bulunuyoruz ve devlet bünyesinde, arzumuz hilafına beliren arızayı bertaraf etmek için durmadan fikir ve gayret sarfediyoruz.; elbet bir gün hedefimize varacak, devlet idaresini en ileri bir şekle ulaştıracağız, o güne kadar zararımızı hangi yoldan nasıl ve ne miktarda azaltabilirsek o kadar kazanırız; kararımız işte bu cinsten bir tedbirdir.” Görüldüğü gibi Atatürk’ün bir hedefi vardır ve bu hedef demokrasidir. O bu amacını gerçekleştirmek için zaman zaman bazı demokratik olmayan tedbirler almıştır.

Atatürk’ün yaptıkları hakkında konuşurken o dönemdeki ortam nasıldı bunu da bilmek önemlidir. Örneğin şöyle bir soru sorulabilir; “Atatürk’ün döneminde batı tipi bir demokrasi talep eden ciddi bir halk kesimi var mıydı?” Böyle bir kesim şüphesiz vardı. Ama bu kesim 1924 yılında meclisten kadınlara seçme seçilme hakkı verilmesi kararını bile çıkaramamıştır. Herhalde devrimler halka sorulsaydı da buna benzer bir sonuç çıkacaktı. Bu yönüyle devrimler halka rağmen, ama halk için yapılmıştır. Bu yüzden devrimler eleştirilebilir, ama eleştiriler yöntem için olmak zorundadır. Yoksa “laiklik neden halka sorulmadı”? şeklindeki eleştirilerin demokrasi ile bağdaşır bir yönü yoktur ve bu eleştiriler samimiyetten uzaktır.

Atatürk, demokrasiyi benimsemiş olduğundan, kendisine diktatör denmesinden rahatsız olurdu ve faşist liderleri de sevmezdi. Lord Kinross bu konuyla ilgili şunları yazar: “Gazi ilke olarak hala diktatörlüğü yermektedi. Asıl dilediği şey, ölümünden sonra ayakta durabilecek ve ülkesinin yararına olarak başarılı biçimde bir demokrasi gibi gelişecek bir sistem yaratabilmekti. Ayrıca yabancıların görüşüne de önem veriyordu. Dışarıda demokratik ülkelerde Türkiye’nin tek partili sistemi batıya göre daha aşağı olduğu şeklinde yorumlanıyordu. Avrupalı yazarların Türk sisteminin, görünüşte batılı da olsa aslında Doğulu olduğunu söylemeleri Gazi’yi kızdırmıştı.”

Mustafa Kemal Atatürk’ü demokrasi karşıtı gibi göstermek isteyenlerin çoğu kötü niyetlidir. Yani eleştiri yaparken bunu demokrasi aşığı olduklarından yapmıyorlar. Nasıl ki geçmişte Atatürk’ü eleştirenlerin önemli bir kısmının amacı demokrasi değilse, bu bugün de değildir. Bir kısım insanlar dini kaygılarla onu eleştirirken, bir kısım insanlar ise para ve şöhret için onu eleştirmektedirler.

Belirttiğimiz gibi o bir demokrattı. Onun demokrasiyi savunduğunu gösteren onlarca örnek daha verilebilir. Bu yazıyı son bir örnek vererek, yani onun şu sözü ile sonlandırmak istiyorum:

Ben istese idim derhal askeri bir diktatörlük kurardım ve memleketi öyle idareye kalkışırdım. Fakat ben istedim ki, milletim için modern bir devlet kurayım.”

Batuhan AĞAŞ

1 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: