Genel Türk Tarihi

Yada Taşı’nın Efsanevi Hikayesi

Pek çok kaynakta Yada Taşı'nın savaşlarda kullanıldığı rivayet edilmiştir. Bir rivayete göre Yada Taşı 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı'ya karşı kullanılmıştır. Ahmet Öğreten'e göre,  Rus ordusunun önemli bir kısmı Kalmuk Türklerinden oluşuyordu ve yada taşına sahiptiler. Kaynaklarda belirtildiğine göre, Yada Taşı Osmanlı'nın geri çekilmesini sağlamışlardır.

Eski Türkler, iklimin oldukça zorlu olduğu bir coğrafyada yaşıyorlardı. Bu zorlu iklim şartları onların güçlü insanlar olmasını sağladığı gibi iklimi kontrol etme arzusu taşımalarına da sebep oluyordu. Türklerin, iklimi kontrol etme arzuları Yada Taşı Efsanesi’nin doğmasına sebebiyet vermiş olmalıdır. Efsaneye göre, eski Türkler “Yada” adı verilen bir taşa sahiptiler ve bu taş iklimi kontrol etmeye yarıyordu.

Divanü Lugati’t Türk’te, “yat” kelimesi taşlarla yapılan yağmur ve rüzgar getirmeye yarayan kamlık kahinlik şeklinde açıklanmıştır. Kaşgarlı Mahmud, bir defasında bu olaya bizzat şahit olduğunu iddia eder. Şu sözler ona aittir: “ Ben bunu yağma ülkesinde kendi gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırıldı ve ulu tanrının izniyle yangın söndürüldü.”(1)

Yada Taşı Efsanesi’nin ilk ne zaman ortaya çıktığı konusu oldukça karışık olmak ile birlikte, eski Çin, Arap ve İran kaynaklarında pek çok farklı rivayetten söz edilir. Bir rivayette hayali bir ülkeden, ilginç bir dağdan bahsedilir. İbn el Fakih’in, bir başkasından naklen aktardığı rivayete göre, güneşin yere yakın olduğu bir yer vardır. Burada hayvanlar bir taş sayesinde bulutları kontrol ederek kendilerini güneşten koruyabilmektedirler.(2) Başka bir rivayette ise bu taşın kökeni Hz. Nuh zamanına kadar götürülür. Mücmelü’t Tevarih isimli müelifi bilinmeyen bir eserde, şöyle bir hikaye anlatılır: “Yafes babasının yanından ayrılmak isteyince ona, “ Ey Allah’ın peygamberi! Bana verdiğin memleketin suyu az kendisi harap. Bana bir dua öğret ki yağmura muhtaç olunca, Allah’a o dua ile yalvarayım. Allah bize cevap versin.” dedi. Nuh peygamber dua etti ve ulu Allah ona bir ad (dua) ilham etti. O da bu adı oğluna öğretti. Yafes bu adı bir taşa kazıdı nazarlık gibi boynuna asıp gitti.” (3)  Ahmet Bin Yusuf el Tifaşi, “ Sürhab” adlı bir kuşun yağmur ve sel zamanlarında sulak yerlere yumurta büyüklüğünde taşlar bıraktığını, bu taşların da gerektiğinde yağmur yağdırabildiğini ve fırtına çıkarabildiğini rivayet eder. (4)

Sam, Ham ve Yafes

Yada Taşı’nın nasıl kullanıldığına dair çeşitli rivayetler vardır. Hikmet Tanyu’nun, aktardığı bir rivayete göre, (5)bir ihtiyar, Harizm Sultanı Alaeddin Mehmed’in, yanında yağmur yağdırmıştır. Rivayette anlatıldığına göre, ihtiyar ilk olarak bir tasa su doldurup suya iki boru dikmiştir. Üçüncü bir boruyu ise yüksek bir yere koymuş ve bu borudan da yağmur taşı ile aynı renkte olan bir yılanı su dolu kaseye sarkıtmıştır. Ardındansa, yağmur taşını su dolu kaseye daldırmış ve kısa bir süre içinde yağmur taşı ve yılanı sudan çıkarıp birbirlerine sürtmüştür. Hemen sonra ise ikisini de odanın farklı noktalarına atmış ve bunu yedi defa tekrarlamıştır. Son olarak tastan aldığı suyu her tarafa serpmiştir. Bu ritüelden sonra beklenildiği gibi yağmur yağmıştır.

Pek çok kaynakta bu taşın savaşlarda kullanıldığı rivayet edilmiştir. Cüveyni’nin Tarih-i Cihan Güşa’sında bununla ilgili bir rivayet şu şekilde anlatılır “Ögedey Kaan, Hıtay üzerine yürürken Uluğ Noyan ve Güyük’ü onbin kişilik bir orduyla öncü olarak gönderdi. Moğolların geldiğini haber alan Hıtay ülkesinin hanı Altun Han, Kaday Rengü ve Kamer Neküdar’ komutasında yüz bin kişilik bir orduyla onları karşılamaya çıkardı. Hıtay askerleri, sayılarının Moğollardan çok fazla olduğunu görünce, gururlandılar. Moğolları çepeçevre sarmayı, tıpkı dört ayaklı hayvanları sürüp götürdükleri gibi onları Han’ın yanına kadar götürmeyi ve Han’ın gözlerinin önünde işlerini bitirmeyi tasarladılar. Uluğ Noyan, onlara normal olarak karşı konulamayacağını, ancak hile ve düzenle karşılık verilebileceğini düşünüp, “Harp hiledir” sözünü aklına getirerek onların çırasının ancak hile rüzgarıyla söndürülebileceğini anlayınca, aralarında bulunan ve yağmur taşını (hacerü ’l-matar) çok iyi kullanabilen Kanklı kabilesinden büyücüyü yanına çağırdı ve ondan hünerini göstermesini istedi. Daha sonra askerlere dönerek, kış elbiselerini giymelerini ve üç gün üç gece atlarından inmemelerini emretti. Büyücü işe başladı. Çok geçmeden Moğolların arka tarafını yağmur tuttu. Yağmur akşamüzeri kara dönüştü. Bir de şiddetli soğuk çıkınca Hıtay ordusu, kışın dahi görmediği böyle bir soğuk karşısında şaşırıp telaşa düştü. Onların bu durumundan faydalanan Moğol ordusu büyük bir gayretle düşmana saldırdı.”(6) Bir rivayete göre yada taşı 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Osmanlı’ya karşı kullanılmıştır. Ahmet Öğreten’e göre,  Rus ordusunun önemli bir kısmı Kalmuk Türklerinden oluşuyordu ve yada taşına sahiptiler. Kaynaklarda belirtildiğine göre, Yada Taşı Osmanlı’nın geri çekilmesini sağlamışlardır. (7)

Türklerin, İslamiyet’e geçişi ile birlikte Yada Taşı ile ilgili efsanelerde İslam etkisi görülmeye başlanır ve batı Türklerinde efsanenin etkisi zaman ile azalır. Doğu Türklerinde ise bu efsaneye dair hikayeler hala canlıdır. Günümüzde Anadolu’da hala bu efsanenin etkileri ile karşılaşmak mümkündür; Abdülkadir İnan, bir makalesinde “Anadolu’da yağmur duasına ait toplanan folklor malzemeleri arasında “taşa dua yazıp suya koymak” tespit edilmiştir ki bu da Yada Taşı geleneğinin bir hatırası olabilir.” demektedir. (8)

Batuhan AĞAŞ

Dipnotlar:

1) Çev. Besim Atalay, Divanü Lugati’t Türk Tercümesi Cilt 3, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara 1985 S. 3

2) Ramazan Şeşen, İbn Fadlan Seyehatnamesi, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010, S. 57

3) Ramazan Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2017, S. 37

4) Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2017 s. 82

5) Hikmet Tanyu, Türklerde Taşla İlgili İnançlar, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1968, s. 56

6) Çev. Mürsel Öztürk, Alaaddin Ata Melik Cüveyni Tarih-i Cihan Güşa, Türk Tarih Kurumu Yayınevi,Ankara, 2013, S. 192

7)Ahmet Öğreten, Türk Kültüründe ‘Yada Taşı’ ve XVIII. Yüzyıl Sonu Osmanlı-Rus Savaşlarında Kullanılması, Belleten Cilt LXIV Sayı 241, 2000, S. 863-900

8) Abdülkadir İnan, Müslüman Türklerde Şamanizm Kalıntıları, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi sayı 4, Ankara, 1952, S. 19-30

2 yorum

  1. 2009’da, bir Mogolistan gezimizde,Orhun anitinin bulundugu yerde,Mogol ailesinin çadirina konuk olmustuk.Bizi davet eden ihtiyar 102 yasinda idi.Boynunda mesin bir kilif içinde tasidigi “Yata” ya da “Yada”ismini verdigi siyah renkli bir tasi göstermis,kutsal oldugundan söz etmisti.Bildigimiz çakmak tasi gibi parlak,isiga tutuldugunda diger taraf flu olarak görülebilen bir madendi,bir zippo çakmak seklinde, 5-6 cm.kadardi. “Bu tasi nereden buldun?”diye sordugumuzda hikayesini anlatmisti…Dedesine ‘sifaci,bilge’ derlermis,tas dedesinden babasina,ondan da kendisine geçmis.Tasin üzerinde üç harften olusan bir kelime yaziliydi,ancak ne yazdigini,ne anlama geldigini kendisi de bilmiyordu.”Bu tasin benzerini kimsede görmedik”demisti.Ancak,Nepal’li gelini; “Nepal’de, Budist bir rahibin boynunda da ayni tastan vardi” demisti.Yukaridaki yaziyi okuyunca “Galiba oralar da ‘Yada tasi’ gerçekten bir efsane”diye düsündüm.Ayrica yesil bir tastan daha söz etmislerdi,ona da “Tanri’nin gözü” diyorlarmis.

    Beğen

  2. Yada taşı Ruslarda olmalı. Rusya kazandığı savaşları iklim sayesinde kazanmıştır………………

    Beğen

Yorum bırakın

Tarihten Yazılar sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et