Bilim ve felsefe, insanlığın ilerlemesi için vazgeçilmez birer araçtır. Ancak tarihin bazı dönemlerinde, ileri görüşlü düşünürlerin fikirleri ve görüşleri, zamanın egemen düzenine ve dini inançlara meydan okuyarak hoş karşılanmamıştır. İşte bu tür bir düşünür olan Giordano Bruno’nun hikayesi de, bilime ve felsefeye olan tutkusunu korumak için verdiği mücadelenin bir örneğidir.
Bruno’nun macerası, İtalya’nın Vesuv yanardağının kuzeydoğu yamacında bulunan Nola şehrinde başlar. Babası Giovanni Bruno, bir profesyonel askerdi ve annesi Fraulissa Savolino ile evlenmişti. Filippo adı verilen oğulları, daha sonra doğum yeri olan Nola kasabasına atfen “Il Nolano” lakabıyla anılmaya başlandı. Bruno, 14 yaşında Napoli’ye giderek orada eğitim almak için doğum yerinden ayrıldı. Napoli’de beşeri bilimler, mantık ve diyalektik konularında derslere katıldı ve bu dönemde Averroizm (İbn Rüşdcülük) akımının etkisinde kaldı. (1)
Paris Üniversitesi’ndeki derslerinde, Aristoteles’in fiziksel görüşlerine meydan okuyarak ve evrenin sonsuzluğunu, yıldızların Güneş gibi olduğunu ve Dünya gibi başka dünyaların da bulunduğunu savunan Bruno, dönemin akademisyenleri arasında büyük bir tartışma yaratmıştı.
Bruno’nun fikirleri o dönemde oldukça radikaldi ve kilise tarafından kabul edilemez olarak görülüyordu. Bruno, sürekli olarak kilisenin dogmatik görüşlerine meydan okuyor ve farklı düşünceleri savunuyordu. Bu durum, Bruno’nun yeniden tutuklanmasına ve Roma’ya iade edilmesine neden oldu. 1592 yılında, Bruno Roma’da yargılandı ve suçlu bulunarak engizisyon mahkemesi tarafından hapsedildi.
Bruno’nun yargılanma süreci oldukça hızlıydı ve sonuç önceden belliydi. Bruno, inandığı fikirlerden vazgeçmeyi reddetti ve kilise tarafından kabul edilemez olarak görülen düşüncelerini savunmaktan vazgeçmedi. Bruno, 17 Şubat 1600 tarihinde engizisyon mahkemesi tarafından yakılarak yakılarak idam cezasına çarptırıldı. Giordano Bruno, düşüncelerinden vazgeçmediği için, bilimin ve özgür düşüncenin uğrunda hayatını kaybetti.
Bruno’nun idamı, o dönemde büyük yankı uyandırdı ve birçokları için bir travmaydı. Ancak, Bruno’nun fikirleri zamanla daha geniş bir kabul görmeye başladı. Onun fikirleri, bilim ve özgür düşünce için bir dönüm noktası oldu ve ilerleyen yıllarda bilimsel devrimin temellerini atmıştır.
Bruno’nun fikirleri, bilim, felsefe ve kozmoloji alanlarında ileriye dönük bir etkiye sahip olmuştur. Özellikle, evrenin sonsuzluğunu savunması ve diğer yıldızların da Güneş gibi olduğunu iddia etmesi, modern astronomi ve astrofizikteki keşiflere ilham kaynağı olmuştur. Bruno’nun düşünceleri, evrenin sınırlarını zorlamış ve daha geniş bir kozmolojik anlayışın temelini atmıştır.
Ayrıca, Bruno’nun kiliseye meydan okuması, dönemin otoritelerine ve dogmatik düşüncelere karşı özgür düşüncenin savunulması için bir örnek olmuştur. Bruno, kilisenin egemenliğine karşı bilimin ve felsefenin özgürlüğünü vurgulamış ve düşüncelerinden ödün vermemiştir. Bu, modern dünyada bilimsel yöntem, rasyonel düşünce ve özgür düşüncenin temel prensiplerini vurgulayan bir miras olarak kabul edilir.
Dipnot:
1) Averroizm, 13. yüzyıl İslam filozofu Averroes’in (İbn Rüşd) fikirlerini temel alan bir felsefi akımdır. Averroes, İslam felsefesi ile Aristotelesçi felsefeyi sentezleyerek, akıl ve din arasındaki ilişkiyi ele almıştır. Averroizm, akılcılığı, akıl ve bilimin önemini vurgulayan bir yaklaşımı benimser.
Bazı kaynaklarda yakılarak idam edildiği yazar.
BeğenBeğen