MÖ. 12. yüzyıldan itibaren Yunanistan’a başlayan Dor istilası 200 yıl sürmüş ve bunun sonucu olarak Dorlar, Miken ve diğer kentleri ele geçirmiş, Peloponnes’te (Mora Yarımadası) yerleşik olmuşlar ve daha önce burada var olan Aka Medeniyeti’ni ortadan kaldırmışlardır. Akaların bir kısmı dağlık bölgelere çekilirken, Dorlar ise yerli halkı önceleri köleleştirmeye tabi tutmuşsa da yüzyıllar içinde onlarla kaynaşmışlardır.
Dor istilası, Yunanistan da olduğu gibi Batı Anadolu’da da büyük değişime neden olmuş ve bölgenin etnik yapısı değişmiştir. Dor istilası süreci içinde Anadolu’da Hitit İmparatorluğu gibi emperyal bir gücün yıkılmış olması da birazdan sözünü edeceğimiz bu etnik yapıların daha serbest hareket etmesini sağlayacaktır.
Dor istilası ile birlikte Ege adalarına ve Anadolu’nun Ege kıyılarına büyük bir göç başlamıştır. İki ana koldan gerçekleştiğini söyleyebileceğimiz bu göçlerin ilkini İyonlar, ikincisini ise Aioller adı ile anılan topluluklar gerçekleştirmiştir. Mora Yarımadasından kaçan İyonlar, önce Atina etrafında toplanmışlar daha sonra başladıkları Batı Anadolu Göçü neticesinde Ege kıyısındaki ilk İyon yerleşimlerini kurmuşlardır.
İyon yerleşimleri temel 12 kent üzerine olduğundan bu kentler “On iki İyon Kenti” olarak anılmaktadır. Bu yerleşimler; Samos (Sisam) adası, Khios (Sakız) adası, Sakız adasına bakan Eritre (Ildırı), onun güneyinde Teos (Seferihisar) ve Lebedos (Kısık), İzmir körfezinin iki yanında Phokaia (Foça) ve Klazomenai (Urla), daha içeride Kolophon (Değirmendere), Kaystros nehrinin (Küçük Menderes) ağzında Ephesos (Efes), Büyük Menderesin denize döküldüğü yerde Priene (Turunçlar), Myos (Milas/Muğla) ve Miletos (Milet) kentleridir.
Göçün ikinci kolunu oluşturan topluluk Teselya ve Boiotia’da yerleşik olan Aioller olmuş, ilk olarak Lesbos (Midilli) adasında Mytilene kentini kurmuşlardır. Anadolu’da İyonlar kadar önemli kentler kuramayan Aioller, Foça’nın kuzeyinden Manisa’ya kadar olan bölgede etkin olmuşlardır. Yönünü kuzeye çeviren Aiollerin daha etkili bir şekilde yayılmasını buradaki Misia Devleti engellemiştir. Ancak yine de Midilii Adası’nda çok etkili olan ve bir dönem Ege’nin en en güçlü kenti olan Mitiliene sayesinde, Adanın karşısına bakan Anadolu kıyılarında ve Troya’ya doğru yerleşimler kurabilmeyi başarmışlardır. İzmir’de İyon kentlerinden önce var olan Aioller, İzmir’e de adını veren Smyrna’yı (Bayraklı) kursalar bile burası daha sonra İyonlar tarafından ablukaya alınacak ve yine bir İyon kenti olan Kolophon tarafından ele geçirilecektir.
İyonlar ve Aioller Batı Anadolu’ya geldiklerinde buranın yerli halkı olan Lelegler ve Karyalılar gibi halklarla karşılaşmışlar ve her gittikleri yerlerde yerleşme fırsatı bulamamışlardır. Buna karşılık bazı güçlü gruplar ise (örnek olarak Efes’i ele geçiren Kral Androkles), yerel hakları sindirtmeyi başarmışlardır. Bölgenin yerli halklarından Lelegler, Sisam ve Sakız adası da ek olmak üzere Efes’ten Foça’ya kadar uzanan bölgede yaşamakta olup, Karyalılar ise Milet’ten Efes’e kadar olan bölgedeydiler. Buradan hareketle İyon ve Aiollerin yerleşik olduğu kentlerin bir kısmının Leleg ve Karya menşeli kentler olduğu anlaşılabilirdir. Bu kentlerde yaşayan halklar zamanla birbiriyle kaynaşmış ve komşu kentler ile rekabete başlamışlardır.
İyon ve Aiollerden daha sonra Yunanistan istilacısı Dorlar da Anadolu’nun Ege kıyılarına göç etme fırsatı bulmuşlardır. Ancak onlar daha güneyden pay alabilmişlerdir. Rodos ve Kos (İstanköy) adalarını ele geçiren Dorlar, buradan hareketle Anadolu’nun buraya bakan kıyılarında Halikarnassos (Bodrum) ve Knidos kentlerini kurmuşlardır.
İyon ve Aiollerin kurmuş olduğu Yunan kentleri Demokratik bir yapıya sahip olmuşlar, yerel halklara dahi yönetimde söz tanımışlardır. Söz konusu bu durum Yunanlılara özgü bir demokratik devlet yapısı temelinin atılmasına neden olmuştur. Bununla birlikte Yunanistan ve Anadolu kültürlerinin birbirleri üzerine etkileri oluşmaya da başlamıştır. Örnek olarak Anadolu kaynaklı Artemis kültü, Yunan panteonuna girmiştir. Yunan kültürünün, Anadolu üzerindeki etkisinin ise çok daha etkili ve kalıcı olduğu da anlaşılabilirdir. Bugün kullanmış olduğumuz “Anadolu” adının kökeni -güneşin doğuşu- anlamına gelen “Anatole”dir. Zaten Ege, daima Yunan medeniyetinin odak noktası olmuştur. Göçmenlerin buralarda kurdukları kentler, en az batıda, Yunan ana karasında kurulan kentler kadar, Yunan kültürünün oluşmasında ve yayılmasında rol oynamışlardır.
İyon ve Aiol göçleri sonrasında kurulan ve “Polis” unvanıyla anılan ilk kent devletleri, Yunanistan ve Yakındoğu’daki gelişmelerin de etkisiyle oldukça güçlenmişlerdir. Kıyı bölgelerinde yerleşmiş olmaları onlara avantaj sağlamış ve özellikle İyonlar, M.Ö. 8.yüzyıla girildiğinde Akdeniz Havzası’nda egemen bir güç halini almışlardır. İyonların kurmuş olduğu on iki kent devleti bu yüzyıl içinde “Panionion” isimli birliği kurmuşlar ve bu sayede kent devleti yapılarını sağlamlaştırmışlardır. Kurulan bu birlik en başta ticari nedenlerle kurulsa da zamanla siyasi bir yapı halini de almıştır. Demokratik yapıya sahip olan her kentin kendine ait yasaları ve uygulamaları olması ve kendi içlerinde mevcut bir sistemlerinin olması kentlerin birbirine müdahale etmemesini sağlamış ancak söz konusu durum merkezi bir devletin oluşmasına da engel olmuştur. Buna karşılık var olan din ve kültür birliktelikleri kentlerin birbirlerinden beslenmesini ve ortak kültür üzerinden hep birlikte gelişmelerini sağlamıştır.
Kent devletlerinin yeterince güçlenmeleri ve siyasi birlik yoluna girmeleri ardından Yunanistan’da başlayan kolonileşme hareketinin de etkisiyle M.Ö. 8.yüzyıldan itibaren Anadolu’daki İyon kentleri de kolonileşme arayışları içine girmişlerdir. Böylece Anadolu’daki İyon kentleri için iki yüzyıl sürecek olan ve güçlünün baskılarının hissedileceği, Marmara, Trakya ve Karadeniz bölgelerinin başı çektiği bir kolonileşme dönemi başlayacaktır.
Umut EKER -25/11/2017