Dünya Tarihi

Faşizm Nedir?

Her şeyde olduğu gibi sağ ideolojide de fikri ilk yaratan kişiden sonra yeni varyasyonları kısa sürede orta çıkmıştır. En hafifinden en aşırısına kadar birçok sağ ideolojisi türedi. Bu yazının konusu en aşırıları olan Faşizm üzerine olacak.

Sağcılığın oluşması için öncelikle toplumda bir hiyerarşi oluşumun gerçekleşmiş olması zorunludur. “Hiyerarşi” kelimesi Yunancadan gelmekte olup bir toplumdaki ya da kuruluştaki bireylerin belirli faktörlere bağlı olarak statü, görev, alt ve üst arası ilişkiler sınıflandıran ve bu sınıflara bağlı standartlar sunan yapı anlamına gelmektedir. Hiyerarşi bir yapıda dil, ırk, cinsiyet, felsefi inanç, mezhep, din ve siyasi düşünce konularında bir eşitlik söz konusu olamaz. Bunlardan herhangi birinin ya da birkaçının baskın olduğu, bunun yanında diğerlerinin baskının altında ezildiği görülecektir. Buna bağlı olarak toplumun bireylerinin özgür olduğu düşünülemez. Bilakis toplumu oluşturan bireyler otoriteye bağlıdır ve onun gibi düşünmek, uygulamak zorundadır.

Aşırı sağ öncelikli olarak 4 ana grupta toplanır. Bunlardan en hafifi Aşırı Milliyetçiliktir. Ardından onun bir kademe ötesi Irkçı Sağ, sonra Faşizm ve en sonra da Kökten Dinci olan radikal dini gruplar gelir.

Aşırı Sağ’ın en çok bilineni ve en çok uygulananı Faşizmdir. Faşizm dünyada ilk kez İtalya’da ortaya çıkmıştır. Giovanni Gentile tarafından 1932 yılında Benito Mussolini’ye yazılmış olan “Faşizmin Doktrini” (La dottrina del fascismo) faşizmin temel ilkeleri, öğretileri, faşist devlet yapısı ve faşizmin İtalyan toplumu için uygulanış biçiminin açıklandığı bir çalışmaydı. Kavram ilk kez İtalya’da çıktığından dolayı taşıdığı milliyetçilik unsurlarından dolayı ideolojiyi sembolü olarak Antik Roma yöneticilerinin, yöneticilik yetkisini gösteren ve ucunda balta bulunan “Fasces” isimli bir çubuk demetin adını kullanmışlardı. Yazının başında da belirtildiği gibi Gentile, Faşizmi fikir ve siyasi bir ideoloji olarak ilk kez ortaya attığında, aslında halka cennet vaat ediyordu. Oysa Mussolini elindeki Faşizmle cennet beklentisini bir süre sonra cehenneme çevirmeyi başardı. Mussolini, faşizm ile birlikte totaliter rejimi devreye sokmuştu. Onun adını verdiği şekliyle “Totalitario”, Devlet içindeki herkes, Devlet dışındaki hiçbir kimse, Devlete karşı olan hiçbir kimse şeklindeaçıklanıyordu. Bununla beraber Faşizm, bireysel özgürlüğün tamamen ortadan kalktığı ve onun yerine devletin gücüne, liderin gücüne bağlılığın var olduğu bir sistemdi. Devletin ve liderin görüşüne aykırı olan her şey yok edilmeli mantığı taşır. Bu amaçla basın-yayın kuruluşları devletin ideolojisine uygun yayın yapması için zorlanır. Yapılmadığı takdirde sansür uygulanır, kapatılır. Milliyetçilik ve vatanseverlik önemli bir olgudur. Yine de ülkelere ve uygulamalara göre değişiklik gösterir. İtalya ve İspanya hatta Latin Amerika Faşizminde ırkçılık yokken Alman nasyonal sosyalizminde ırkçılık en önemli konudur.

Faşizm ideolojisinde militarist örgütlenme önemli bir yer tutar. Hem ordu yapısı ve silahlanma en üst seviyede tutulduğu gibi ayrıca özel birlikler ve gizli servis oluşturularak halkın üzerinde sürekli baskı unsuru olarak kullanılır. Bunun yanında gençlik örgütleri de kurularak başka şekilde baskı yönetimi uygulanır.

Faşizmin en belirgin 3 özelliği aşırı milliyetçilik ve askeri gücü ifade eden militarizmden başka bir de şovenizmdir “Şovenizm”, abartılı, saldırgan ve düşmancıl vatanseverlik duygularının beslediği ırkçılığa kadar varabilen ulusal üstünlük inancıdır. Siyasal bir ideoloji olmasının yanında sporda, dinde ve benzer başka karşılaştırmalı olaylarda da tanımlama amacıyla kullanılan şovenizmin temelinde kendinden olmayanlara karşı nefret ve kin besler. Ne kadar doğrudur bilinmez ama şovenizmin isin babası 18. Yüzyılda Napolyon’un ordusunda görev yapan Nicolas Chauvin isimli bir askerdir. Chauvin 17 kez ağır yaralar almasına rağmen savaşmaya devam ettiği için kendisi model olarak kullanılmıştır.

İlk kez İtalya’da başlayan Faşizm hareketi daha sonra diğer ülke liderlerinin de dikkatini çekerek kendi coğrafyalarına göre elden geçirip uygulamaya başladılar.

Nasyonal Sosyalizm hareketi İtalya örnek alınarak Adolf H. Tarafından kurulan bir sistem oldu. Nasyonal Sosyalizmin Faşizmden en büyük farkı ırkçılık ve antisemitizm içermesiydi. İçinde barındırdığı Sosyalizm teriminden dolayı anti-kapitalist bir rejim olmasının yanında tanımlamada ayrıca anti-komünizm olarak da ortaya çıktı. Yapısal itibarı ile ekonomik anlamda kollektif milliyetçilik ve ulusal bir sosyalizm olarak işleyen faşist bir rejimdi.

Falanjizm, 1933 yılında İspanya’da Jose Antonio Primo de Rivera tarafından İspanyol komünistlere karşı ortaya atılan otoriter-kralcı ve faşist bir ideolojiydi. Adını antik Yunan ve Makedonya birliklerindeki piyadeler içindeki uzun mızraklı alayı olan Falanjlardan alıyordu. Önce küçük bir parti olarak oluşan sistem, diğer birkaç küçük grupla birleşerek “Ulusal Sendikacı Hücum Örgütlerinin İspanyol Falanjı” (Falange Española de las Juntas de Ofensiva Nacional Sindicalista) adını aldı. De Rivera’nın Komünist taraftarlar tarafından öldürülmesinden sonra Francisco Franco birkaç benzeri grubu birleştirip liderlerini ortadan kaldırarak “Milliyetçi Hareket” (Movimento Nacional) isimli partiyi kurdu. Falanj’ın hem gençlik hem de kadın örgütü vardı. Kadın örgütünün başında de Rivera’nın kız kardeşi bulunuyordu. Kadın örgütünün ideolojisi “iyi bir vatansever, iyi bir Hristiyan ve iyi bir eş” olmayı öğretiyordu. Franco, Nato ile bağlantıya geçip ABD ile iş birliği yapmaya başlamasıyla beraber Falanj örgütlerinin yanında “Opus Dei” tarikatı ile de ortak hareket etmeye başladı.

Ustaşa, 1929-1945 yılları arasında Hırvatlar tarafından kurulmuş faşist ve aşırı milliyetçi hatta ırkçı, antisemitik bir hareket olarak ortaya çıktı. Birlik üyeleri tarihleri içinde yüzbinlerce Sırp, Yahudi ve Romen asıllı insanları, Yugoslavya’daki siyasi muhalifleri işkence ile (uzuvları parçalamak gibi) öldürdü. İdeolojik yaklaşımları Hırvatların Slav değil Cermen ırkına ait olmaları esasına dayanıyordu. Bu yüzden Alman Nasyonal Sosyalizminden etkilendiler. Roma Katolikliği de ayrıca saygı duydukları değerler arasındaydı.

Avusturya Faşizmi, “Yurt Muhafızları” (Heimwehr) adlı örgüt tarafından temsil ediliyordu. İtalya Faşizminin etkisinde kalan bu grup, Cumhuriyet demokratlarına karşı mücadele ediyorlardı. Alman ve İtalyan faşistlerinden farklı tarafı bağlantılarının burjuva ve Katolik gruplar olmasıydı. Yine de Adolf H. Etkisiyle bir süre sonra Nasyonal Sosyalizmin etkisi altına girerek ortadan kalktılar.

Bu örneklerin dışında dünyanın birçok ülkesinde farklı faşist hareketler aktif olarak bir dönem siyasete damgasını vurdu. Bunların içinde en çok akılda kalanlar Belçika’daki Valonların Reksizm, Portekiz’deki Estado Novo (Yeni Devlet), Yunanistan’da Metaksizmve Türkiye’de Turancılık gibi faşizm örnekleriydi.

Sedat Karadayı

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: