Eski Çağ Tarihi

Antik Yunan’da Eşcinsellik

Bu yazıda Antik Yunan’da eşcinsellik konusu incelenmektedir. Mezopotamya’da erkeklerin kadın gibi davranmalarına olanak sağlarken, Antik Yunan’da erkeklerden daha çok ergenliğe ulaşmamış ya da henüz ulaşmış çocuklara karşı bir cinsiyet baskısı söz konusuydu. Bu bağlamda içeriği eşcinsellik gibi olsa da adına “Oğlancılık” demek daha doğru olacaktır. Antik Yunan’da seçkin erkeklerin birbirleri arasındaki cinsel ilişkilerin ifadesi “erkek çocuk sevgisi” anlamına gelen “Payerista” (Oğlancılık) idi.

Antik Yunan’da eşcinsellik konusu Mezopotamya’da görüldüğü gibi yaşanmıyordu. Mezopotamya’da eşcinseller erkeklerin kadın gibi davranmalarına ilişkin bir görünüm sağlarken Antik Yunan’da erkeklerden daha çok ergenliğe ulaşmamış ya da henüz ulaşmış çocuklara karşı bir cinsiyet baskısı söz konusuydu. Bu bağlamda içeriği eşcinsellik gibi olsa da adına “Oğlancılık” demek daha doğru olacaktır.

Bu durum özellikle hem eğitim seviyelerinin hem gelir seviyelerinin hem de askeri ve politik açıdan seviyelerin yüksek olduğu seçkin sosyal gruplarda görülüyordu. Yetişkin evli erkeklerin ergen çocuklarla olan ilişkileri sıkça cinsel yaptırımlarla sonuçlanırdı. Üstelik bu durum kısa süre ya da birkaç kez değil daha uzun belirli bir süre devam ederdi. Aktif ve Pasif olarak tanımlanabilen iki kutuptan aktif olan, oynadığı role göre baskın rol, erkeklik, yetişkinlik ve daha yüksek sosyal statüyü tanımlıyordu. Pasif olan ise boyun eğen, kadınlık, gençlik ve daha düşük sosyal statüyü belirliyordu.

Antik Yunan’da seçkin erkeklerin birbirleri arasındaki cinsel ilişkilerin ifadesi “erkek çocuk sevgisi” anlamına gelen “Payerista” (Oğlancılık) idi. Bu ilişki yaşlı bir erkek ile ergen bir genç erkek arasında gerçekleşirdi. 30-40 yaşlarındaki erkeklere “Erastes” adı verilirdi. Onun ödülü ve sahip olacağı güzelliğe sahip 12-18 yaşlardaki gençliğe ise “Eromenos” denirdi. Erastes, Eromenos’u eğitecek, koruyacak, sevecek ve ona rol model olacak kişiydi. Bu süreçte Eromenos da Erastes’e her konuda hizmet edecek hatta ona kadınlık dahi yapacaktır. Eğitim ve çıraklık süreci bitene kadar bu böyle devam ederdi. Antik Yunan’da bu sistem aslında Yunan uygarlığın tarih öncesindeki kabile döneminden beri bir gelenek halindeydi. Şehir devletine geçiş yapmadan önce bir ergen erkeğin gerçek bir erkek olma zamanı geldiğinde bir geçiş ayini oluşturularak kabileden emanet edilecek yaşlı bir adamla beraber ayrılması sağlanırdı. Eğitici rol üstlenen Erastes eğitilmek için seçilmiş ve emanet alınmış Eromenos’u Yunan sosyal yaşamın yolları, özellikleri, yetişkinliğin sorumlulukları gibi konularda eğitirdi. Bu süreçte aralarında yaşadıkları cinsel deneyimler de eğitimin bir parçası olarak tanımlanmaktaydı. Bu eğitim sırasında eğitici olarak görülen Erastes, bir zamanlar başka bir Erastes’in Eromenos’u olarak aynı eğitimden ve aynı cinsel ilişkiden geçmişti. Sistem bir halef selef şeklinde sürüyordu. Bu sistem Yunan sosyal toplumunda o şekilde kabul görmüştü ki pasif durumda olan ergen çocuklar, sosyal statüde alçaltıcı normların dışında tutuluyorlardı. Bu tür uygulamalar bazı şehir devletlerinde kent yönetimi tarafından desteklenip teşvik edildiği oluyordu. Bazı şehir devletlerinde de yasak olmasına rağmen herhangi bir cezası olmadığı gibi göz yumuluyordu.

Antik Yunan’da “Oğlancılık” sistemi bazı sosyal geleneklerle yürütülmekteydi. Erastes konumundaki yaşlı kişi eromenos konumundaki ergen ve genç oğlana kur yaparak ilişki talebini iletmesi gerekiyordu. Genç ergenin akıl hocasına hemen teslim olmadan bir süre uzak durması toplumsal açıdan uygun görülürdü. Ancak bu uzak durma fazla uzun sürmeden genç ergen kendini yaşlı hocasına teslim ederdi. Antik Yunanistan’da Erastes için belirli bir sınır olmamasına rağmen Eromenos için alt sınır 12 olarak yazılı olmayan bir yaş sınırı vardı. Ancak yine de 12 yaşın altında gerçekleşen uygulamalarda toplumsal ya da hukuki bir ceza söz konusu değildi.

Antik Yunan’da yaş almış erkekler ile ergen delikanlılar arasındaki eğitime dayalı cinsel birliktelik yani Oğlancılık normal koşullarda eğitimin bitmesi ile sona ermesi gerekirdi. Ancak bu konu bazı hallerde iki yetişkin erkek arasında devam edebiliyordu. Erkeklerin evli olup olmasına bakılmaksızın birbirleri ile sadık ve tutku dolu yaşadıkları aşk neredeyse aile yapılarındaki eşlerine hatta çocuklarına olan sevgilerinin önüne geçebiliyordu. Bu hikayeleri Homeros, destanlarında sık sık işlemekten geri kalmadı. Homeros, savaşçıların savaşma gücünü, hatta intikam arzularını, sahip oldukları devleti korumak ya da milliyetçilik kavramı ile değil, iki savaşçı erkeğin birbirlerine olan aşkı ile anlatma gereği duymaktaydı. Homeros İlyada destanında Akhilleus ile Patroclus arasındaki ilişkiyi karşı koyulmaz bir aşk olarak tanımlıyordu. Ancak bu noktada bir konuya aydınlık getirmek gerek; bu iki kahramanın betimlemelerinde Akhilleus temiz traşlı ve sakalsız olarak bir Eromenos idi. Patroclus ise sakallı haliyle daha yaşlı göründüğü için Erasmes olarak gösteriliyor. Yani meşhur savaşçı Akhilleus pasif, sevgilisi Patroclus ise aktif olandı. Homeros bunları kendi hayal gücünden mi uydurdu yoksa bir temeli var mıydı? Kanımca bu düşüncenin kökeni Antik Yunan savaş birliklerinden kaynaklanıyor. Antik Yunan’da uygulanan oğlancılık, aynı zamanda Sparta ordusunda da benzeri şekilde uygulanmaktaydı. Asker olarak yetiştirilecek Sparta gençleri bir dizi dayanıklılık testinden geçirildikten sonra üst rütbeli askerlerin komutasında savaş eğitimlerine tabi tutulurlardı. Bu ilişki sırasında üst amir ile çırak asker arasındaki cinsel birliktelik bir süre sonra aşka, tutkuya ve ölümüne beraberliğe kadar gidebiliyordu. Aralarındaki bu sıkı ilişki savaşırken birbirlerini korumalarını ve kollamalarını sağlıyordu. Sparta şehir devletinde bu durum o kadar resmi bir hal almıştı ki efsanevi hukukçu Lycurgus şöyle demişti: “Kim ki yatağında bir erkek arkadaşı yoktur, o kişi iyi bir yurttaş değildir.” Kuşkusuz böyle bir ortamda karşı cinsle ilişki kurma olanağı yoktu. Chaeronea’lı Plutarch ise 300 Spartalı’yı tanımlarken 300 Spartalı yerine “150 çift sevgili” diye ifade etmişti. Aslında buna benzer başka bir durum da Theba kentinde kurulan orduda görülmektedir. “Thebes’in Kutsal Birliği” adı verilen ordu toplam 300 erkek askerden oluşuyordu. Aslında 150 homoseksüel çift demek daha doğru olurdu çünkü bu askeri birlik 150 sevgili erkeğin bir araya gelmesiyle oluşmuştu. 10 yıl boyunca Atina’da devlet adamlığı ve yöneticilik yapmış olan aynı zamanda hatip ve bilim insanı olan Demetrius, en gözde sevgililerden biriydi. Genç sevgilisi Diognis’i tüm Atina’lı gençler kıskanırdı. Atina’nın en yakışıklı gençleri Demetrius’a görünebilmek için kentin meydanında süslenip dolaştıkları anlatılır. Diğer ünlü Antik Yunan eşcinselleri içinde Kral Minos, Spartalı Kanun Koyucu Lycurgus, Atinalı Devlet Adamı Solon, Şair Sophocles ve tabii Büyük İskender unutulmayanlar arasındadırlar.

Tüm bunların yanında Antik Yunan’da eşcinselliğin bilinen ve tanınan yönü de yaşanıyordu. Yaşlı erkeklerin ergen çocuklarla olan ilişkisinin dışında yakışıklı erkek delikanlılar, eşcinsel yaşlı erkeklere kocalık yaptığı durumlar da oluyordu. Bunların içinde en çok sözü edilenlerden biri filozof Aristoteles idi. Aristo’nun birçok öğrencisi ile aşk yaşadığı bilinir. Hele içlerinde büyüleyici olarak tanımladığı Nicanor isimli öğrencisi ile ilişkisi uzun süreli olmuştu.

Mezopotamya gibi doğu kültüründe eşcinsellik ağırlıklı oranda erkekler arasında yaşansa da Antik Yunan kültüründe kadınlar arasında da eşcinsellik sosyal bir yaşam biçimi olarak var oldu. Bu durum toplumun ihtiyacından mı kaynaklandı bilinmez. Öyle ya erkekler kendi aralarında o kadar cinsel birliktelik yaşıyorlar ki kadınların da buna bir çözüm bulmaları gerekmiş olabilirdi. Antik Yunan’da kadınlar arasındaki eşcinselliği yani lezbiyenliği ilk gördüğümüz yer Lesbos (Midilli) adasında yaşayan ozan Sappho’dan kaynaklanmaktadır. Sappho daha önce erkeklerle de ilişki kurmuş olmasına rağmen 12000 dizeye yakın yazdığı şiirlerinde kadınlarla, kızlarla olan aşkı, sevmeyi, sevilmeyi ve sevişmeyi anlatmıştı. Yine de tarihsel anlatım olarak bunların yalnızca şiirlerde görüldüğünü söylemek gerek. Ayrıca bir belge ya da bilgi yoktur.

(Martha C. Nussbaum, Sex and Social Justice (Oxford University Press, 1999), pp. 268, 307–308, 335; Gloria Ferrari, Figures of Speech: Men and Maidens in Ancient Greece (University of Chicago Press, 2002), p. 144–5.)

(Holmen, Nicole. 2010. Examining Greek Pederastic Relationships. Inquiries Journal/Student Pulse 2 (02), (Marilyn B. Skinner, Sexuality in Greek and Roman Culture 2nd edition (United Kingdom: John Wiley & Sons, 2014), 16-18.

Sedat Karadayı

1 yorum

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: