Osmanlı Devleti’nin en güçlü dönemleri ve siz de Osmanlı’ya karşı savaşmak zorunda kalmış bir askersiniz. Türklere dair anlatılan birçok hikaye yüreğinize korku salıyor ama bir yandan da mantığınız size bu hikayelerin doğru olmadığını söylüyor. Ta ki savaş alanında, karşınızda Osmanlı’nın Deliler adı verilen öncü birliğini görene dek… İşte o an bütün kuşkularınızın gerçeğe dönüştüğünü hissederdiniz. Çünkü Deliler, taktıkları kanatlar, üzerlerine geçirdikleri hayvan postları, tüylü kalkanları ve kendilerine benzer görünen atları ile bir insandan ziyade mitolojik bir varlık gibi görünüyorlardı.

İşte sizin hissettiğiniz o korku, Delilerin tam da istedikleri şeyi başarıyla yaptıklarını gösterirdi; daha savaşa bile girmeden, düşmanın yüreğine korku salmak. Yani başarılı bir psikolojik harp faaliyeti yürütmek.

Deliler

Deliler, Osmanlı’da öncü birlik görevleri yerine getirirdiler. Onlara “Deli” denmesinin sebebi akıl sağlığı sorunu yaşayan insanlar olmalarından kaynaklanmazdı. Bu, normal bir askerin gösteremeyeceği cesareti göstermeleri ile ilgiliydi. Düşman hatlarına en önden saldıran onlar olurdu; ani baskınlar yapmak, meydan savaşlarında düşmanın üzerine en önden saldırmak gibi şeyler onlar için olağandı.

Bilgi Notu: Başlangıçta kendilerine kılavuz ve rehber anlamına gelen Delil adı verilmiş olsa da, savaşta gösterdikleri cesur ve korkusuz atılganlık nedeniyle halk arasında Deli olarak anılmışlardır.

Görünümün Taktiksel Sırrı

Delilerin bu ürkütücü görünüşü, yalnızca düşmanın ruh halini bozmak için tasarlanmış basit bir kostüm değildi; aynı zamanda hafif süvari taktiklerine hizmet eden akılcı bir teçhizattı. Başlarına taktıkları büyük tüyler veya kanat figürleri, düşman okçularının hedef almasını zorlaştırıyor, rüzgârda dalgalanarak hedef şaşırtmaya yarıyordu. Vücutlarına sardıkları ayı, kurt veya pars postu sadece güç sembolü değil, aynı zamanda o dönemin ağır zırhlarına kıyasla çok daha hafif ama yeterli bir koruma sağlıyordu. Bu hafiflik, onlara savaş alanında inanılmaz bir çeviklik ve hız katarken, standart bir askerin gösteremeyeceği manevraları yapabilme imkanı tanırdı. Deliler bu postları ve tüylü kalkanları sayesinde, bir insan kütlesi gibi değil, hızla ilerleyen yarı insan yarı hayvan bir fırtına gibi algılanır, bu da düşman saflarında tam bir karmaşaya neden olurdu.

Mermere Meydan Okuyan Eller

Onların fiziksel gücü, mitolojik görünümlerinden farksızdı. Bir rivayete göre Deliler, ıslatılmış mermer üzerine çıplak elle tokat atarak talim ederlerdi. O an gördüğünüz iri yarı adamların, üzerlerine sadece bir kalkanla hatta kimi zaman o bile olmaksızın saldırdığını gören düşman askeri, ne olduğunu anlayamadan, mermere meydan okuyan meşhur Osmanlı tokadıyla karşı karşıya gelirdi. Bu şok edici gücün ne anlama geldiğini anladıklarında ise artık savaşamayacak denli sakat kalmış olurlardı. Bu eğitim, onların ellerini düşman zırhını bile delebilecek birer silaha dönüştürürdü.

Dikkat: Osmanlı tokadı tarihi bir gerçeklik olsa da, “Delilerin” ıslak mermer tokatladıkları kesin bir bilgi değil, rivayet olarak görülmelidir.

Korkusuzluğun Kaynağı: Kader İnancı

Delilerin bu gözüpekliğinin ve ölüme karşı gösterdikleri kayıtsızlığın ardında derin bir felsefe yatıyordu: kadercilik. Onlar, hayatlarını sancaklarında taşıdıkları “Kaderde ne varsa o gelir başa” inancına adamışlardı. Bu inanç, atlarını sürdükleri her çarpışmada onlara manevi bir zırh görevi görüyordu. Ölümden korkmadıkları için, düşmanlarının korktuğu her şeyi yapabiliyorlardı. Kaybedecek hiçbir şeyleri yoktu, çünkü yaşayacakları günün veya ölecekleri anın zaten yazılmış olduğuna inanıyorlardı. Bu mutlak teslimiyet, onları sadece cesur askerler değil, aynı zamanda fanatik ve durdurulamaz savaşçılar haline getiriyordu. Birliğin bu sarsılmaz inancı, düşman askerlerinin en deneyimli olanlarının bile titremesine neden olan asıl güçtü.

Film Önerisi: Osman Kaya’nın Yönettiği, 2018 yapımı Erkan Petekkaya, Cem Uçan, İsmail Filiz başrolleri paylaştığı “Deliler Fatih’in Fermanı” isimli filmi izleyebilirsiniz.

Lağvediliş: Trajik Son

Deliler, XVII. yüzyıla gelindiğinde giderek bozulmaya başladı. Önce kıyafet düzenleri değişti; ardından maiyetinde bulundukları vezir, beylerbeyi veya sancak beylerinin sık sık görevden alınması Delileri başıboş bıraktı. Bazen işsiz kalan bu atlılar, çevre köyleri haraca kesmeye, halka baskı yapmaya ve eşkıyalığa yönelmeye başladılar. Celâlî isyanları döneminde birçok eşkıyanın “Deli” ya da “Delibaşı” olarak anılması da bu bozulmanın en çarpıcı göstergelerindendi. Devletin gönderdiği uyarılar ve fermanlar ise teşkilâtı disipline etmeye yetmedi; Deliler artık korku saçan bir öncü birlik olmaktan çok, taşrada kontrolü zor bir güç haline gelmişlerdi.

XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Deliler’i düzene sokma çabaları sürse de kalıcı bir sonuç elde edilemedi. Zaman zaman ıslah girişimlerinde bulunuldu, fakat ekonomik sıkıntılar, rüşvet, başıbozukluk ve komutanların keyfi yönetimi Delilerin çözülmesini hızlandırdı. Buna rağmen 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’nda gösterdikleri kahramanlıklar, eski güçlerini bir anlığına hatırlatsa da artık devlet için faydadan çok zarar getirdikleri açıktı. Merkezileşme politikalarını kararlılıkla sürdüren II. Mahmud, Asâkir-i Mansûre’nin oluşturulmasından sonra nihayet deli ocağını tamamen lağvetti. Böylece bir zamanlar Osmanlı ordusunun gözü kara öncüleri olan Deliler, tarih sahnesinden silinirken geriye hem efsaneleri hem de dağınık son dönemlerinin bıraktığı acı hatıralar kaldı.

Yararlanılan Kaynaklar

ABDÜLKADİR ÖZCAN, “DELİ”, TDV İslâm Ansiklopedisi,

Wikipedia, Deliler maddesi.

✍️ Yorumunuzla İçeriğe Değer Katın: Katkılarınızı bekliyoruz!

En sON EKLENEN İÇERİKLER