Dünya Tarihi

Orta Çağ Avrupası’nın Berber Cerrahları

Ortaçağ Avrupa'sında tıp, kilise ve cerrahlar arasındaki tartışma ve sınırlamalarla karşı karşıyaydı. Rahip-hekimler, 13. yüzyıla kadar cerrahlık dahil her türlü tıbbi tedaviyi uygulamışlarsa da, Laterano Konsili'nin 1215 tarihli kararı ile rahip-hekimlerin cerrahi işlem uygulamasına yasak getirildi. Ayrıca Diplomalı hekimler de cerrahi işlemleri küçümsediklerinden, cerrahi işlemleri berber-cerrahlara bırakıyorlardı.

Ortaçağ Avrupa’sında tıp, kilise ve cerrahlar arasındaki birçok tartışma ve sınırlama ile karşı karşıyaydı. Rahip-hekimler, 13. yüzyıla kadar cerrahlık dahil her türlü tıbbi tedaviyi uygulamışlarsa da, Laterano Konsili’nin 1215 tarihli kararı ile rahip-hekimlerin cerrahi işlem uygulamasına yasak getirildi. İtalyan ve Fransız tıp okullarında öğrenciler, üç yıl mantık, beş yıl tıp okuyup, bir yıl süreyle de bilgili ve deneyimli bir hekimin yanında staj gördükten sonra, doktor unvanını kazanıyorlardı. Ancak, doktorlar cerrahi işlemleri küçümsediklerinden, cerrahi işlemleri emirleri altındaki berber-cerrahlara bırakıyorlardı.

Berber-cerrahlar, okuma-yazmaları olmadığı gibi Latince’yi de anlamıyorlardı. Ustura kullanmakla edindikleri el becerisi sayesinde çıbanları yarmayı öğrenen basit işçilerdi. Kan almak, müshil vermek ve diş çekmek gibi hekimlik işlevlerini yerine getiriyorlardı. 14. yüzyılda, bir çevirmen aracılığıyla, tıp fakültesi hocalarından bilgi aktarma olanağı sağlandı ve zamanla berber-cerrahlar, “usta berber” unvanını kazandılar. Ancak, diplomalı hekimlerin tepkisine yol açan, sırtlarına diplomalı hekimlerin giydikleri uzun giysiyi geçirerek, Üç Merhem Kutusu resmini tabelalarına koydurmaları oldu.

Ortaçağ Avrupa’sında, gezgin cerrahlar, kentten kente gezerlerdi ve fıtık ameliyatı, katarakt giderme, delilik taşı ve mesane taşı çıkarma (litotomi) gibi ameliyatlarında deneyim kazanmış başarılı cerrahlar da vardı. Kimi ruhsal hastalıkların, boş inançlara dayalı olarak çok ilginç yöntemlerle tedavi edilmeye çalışıldığı da oluyordu. Trepanasyon işlemi sırasında el çabukluğu marifetiyle avucunda sakladığı bir taş parçasını oradan çıkarmış gibi izleyen şarlatan gezgin hekimler de vardı.

18. yüzyılda, özellikle kibar hekimler, siyah pantolonları, silindir şapkaları, tokalı iskarpinleri ve hatta kürk torbalarıyla giyimlerinde özenli davranırlardı. Bu hekimler için önemli bir aksesuar, altın ya da gümüş saplı bastonlardı. Bastonların içindeki oyuk kısımda ise, enfeksiyona engel olduğu sanılan bazı kokulu maddeler taşırlardı. Bu özel bastonlar, hekimlerin toplumda itibarlı ve saygın bir konuma sahip olduğunu gösterirdi. Hekimlerin bu özenli ve dikkat çekici giyim tarzı, o dönemin modasını yansıtırken, aynı zamanda hekimlerin mesleki itibarlarını da arttırmaya yardımcı olurdu.

Modern tıp anlayışının gelişmesiyle birlikte, 19. yüzyılda cerrahlar ve diğer hekimler artık daha bilimsel bir yaklaşım benimsediler. Bu dönemde, tıp eğitimi artık daha resmi bir hale gelmişti ve tıp fakülteleri açılmıştı. İnsan anatomisi, kimya, fizyoloji ve mikrobiyoloji gibi disiplinlerin keşfi ve gelişmesi sayesinde, tıp bilimi hızla ilerlemiş ve modern tıp uygulamaları ortaya çıkmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: