Dünya tarihinin en büyük medeniyetlerinden birinin, Roma’nın, hangi tohumlarla yeşerdiği sorusu, yüzyıllardır tarihçilerin, mitologların ve arkeologların zihnini meşgul etmiştir. Romulus ve Remus’un hikayesiyle örülü bu anlatı, salt bir efsane olmaktan çıkıp Roma’nın devlet ideolojisinin temel taşı haline gelmiştir.
Efsane Mi, Politik Mit Mi?
MÖ 753 yılında Palatine Tepesi’nde kurulduğu söylenen Roma’nın doğumu, dişlerini gösteren bir dişi kurt ve iki yetim erkek çocuğun hikayesiyle başlar. Romulus ve Remus, tanrı Mars ile Alba Longa prensesi Rhea Silvia’nın oğulları olarak, tanrısal bir soy bağlantısına sahiptir. Rhea Silvia, Vesta rahibesi olarak bekaret yemini etmesine rağmen Mars tarafından hamile bırakılır. Bu durum Alba Longa kralı Amulius tarafından ihanet olarak görülür ve ikizler Tiber Nehri’ne bırakılır. Nehir kenarında bir dişi kurt tarafından bulunarak emzirilen ikizler, daha sonra bir çoban ve eşi tarafından büyütülür. Büyüdüklerinde Amulius’u tahtan indirir, büyüyen etkileriyle yeni bir şehir kurmak isterler.
Bilgi Notu: (Virgines Vestales), Roma’nın en saygın ve güçlü kadın figürleriydi. Görevleri, Vesta Tapınağı‘nda yanan kutsal ateşi (Roma’nın devamlılığını ve güvenliğini simgeleyen ateş) söndürmeden korumaktı. Bu görevi yerine getirebilmek için 30 yıllık hizmet süreleri boyunca bekâret yemini etmek zorundaydılar.

Kardeşler, yeni şehrin yeri konusunda anlaşamazlar. Romulus, Palatine Tepesi’ni, Remus ise Aventine Tepesi’ni tercih eder. Aralarındaki bu anlaşmazlık, “kuş gözlemi” (auspicium) ile çözülmek istenir; Romulus daha fazla kuş gördüğünü iddia eder. Ancak bu da anlaşmazlığı gideremez ve Remus yeni şehrin duvarlarını aşağılayarak üzerinden atlar. Romulus, bu “saygısızlık” gerekçesiyle kardeşini öldürür ve “böylece şehrimin duvarlarından atlayan herkesin sonu budur” der. Bu şiddetle yoğrulmuş başlangıç, Roma’nın güç, disiplin ve fetih kavramlarına dayanan karakterini sembolize eder.
Editörün Notu: Romulus’un kardeşi Remus’u öldürdüğü ünlü efsane, bazı yönleriyle Tevrat’taki Habil ve Kabil anlatısını andırır. Her iki anlatıda da kardeşler arasında bir üstünlük arayışı ve tanrısal onay isteği öne çıkar. Roma geleneğinde bu onay “auspicium” adı verilen kuş gözlemiyle alınırken, Tevrat’ta tanrısal kabul, kuşlar aracılığıyla değil sunulan kurbanın kabul edilip edilmemesi üzerinden ifade edilir.
Tarihsel Arka Plan: Etrürkler, Latinler ve Sabinler
Efsane, Roma’nın tarihsel kurucu unsurlarını perdeleyen bir mitolojik katmandır. Arkeolojik bulgular, Tiber Nehri civarındaki yerleşimin MÖ 10. yüzyıllara kadar uzandığını gösterir. Erken Roma, Latin, Sabin ve Etrürk kültürlerinin sentezinden doğmuş, bu karışım Roma’nın hem çoğulculuğunu hem de yayılmacı dinamizmini beslemiştir.
Kurucu Cinayet ve Siyasi Anlamı
Romulus’un, Remus’u öldürmesi, sadece bir kıskançlık anlatısı değil, Roma siyasetinde “devlet için bireyin feda edilebileceği” düşüncesinin sembolü olarak yorumlanabilir. Roma’nın büyük tarihi boyunca, gerek cumhuriyet dönemi gerek imparatorluk safhasında, bu kurucu mitosun etkisi sezilebilir.
Mitin İnşası ve Tarihsel Bellek
Antik dönem tarihçileri Livy ve Plutarkhos, bu efsaneyi derleyerek Roma’nın kimlik inşasında merkezî rol oynadılar. Roma’nın “sonsuz şehir” olma iddiası, tanrılar tarafından seçilmiş bir ulusun kökenine dair bu büyüleyici anlatıya dayanıyordu. Modern tarihçilik, bu anlatıların tarihsel arka planını aydınlatmak için mit, ritüel ve siyasal tarih gibi disiplinlerarası yaklaşımlarla çalışmaktadır.
Film Önerisi: Romulus and Remus: Duel of the Titans (1961), Roma’nın efsanevi kurucularının kardeş çatışmasına uzanan hikâyesini anlatır.
Tarihin Gölgesindeki Efsane
Roma’nın doğumu, yalnızca tarihsel bir gerçekliğin değil, aynı zamanda bir kimlik ve kudret inşasının ürünüdür. Romulus ve Remus efsanesi, Roma’nın politik meşuriyetinin mitolojik bir temelidir. Bu yüzden, Roma’yı anlamak, onun efsanelerine sadece şüpheyle bakmak değil, bu anlatıların içinden çıkan kültürel kodları çözümlemekle mümkün olur.





Anonim için bir cevap yazın Cevabı iptal et