Türklerin, İslam dinini benimsemelerinin ardından, binlerce yıldan beri anlatılagelen eski Türk efsanelerinin bir kısmı zaman ile unutulmuş, bir kısmı da İslam’a uygun hale getirilmiştir. Bu durumun bir sonucu olarak, “Türklerin kurttan türemesi” efsanesi yerini, “Türklerin, Hz Nuh’un oğlu Yafes’ten türemesi” anlatısına bırakacaktı. Çünkü kurttan türemek fikri İslam’a uymuyordu. Bununla birlikte, Nuh’un oğlu Yafes’ten türemek fikri, hem o dönemin İslam anlayışına uygundu hem de, Hz Nuh, bir defasında Yafes’in soyundan krallar çıkacağını söylemişti.(1) Yani, “Yafes’in oğlu Türk” anlatısı, Türklere önemli bir meşruiyet sağlıyordu. Bu durum, Türkler arasında “Yafes’in oğlu Türk” anlatısının yayılmasını hızlandırmıştır.
İslam kaynaklarında Türklerin, Yafes’in soyundan geldiği bilgisi sürekli olarak tekrarlanmaktadır ve hiç şüphesiz ki, İslam’a geçen ilk Türkler, bu kaynakları okuyor ve bu kaynaklar üzerinden kendilerine İslam’a uygun yeni bir tarih anlatısı ediniyorlardı. Bu kaynakların bir kaçından bahsetmek, İslam kaynaklarının Türklere nasıl bir tarih anlatısı oluşturduğunu ve Türklerin de bu kaynakları temel alarak kendi tarihlerini yazmaya başladıklarını görebilmemiz bakımından oldukça faydalı olacaktır. Yazarı bilinmeyen, Mücmelü’t Tevarih isimli eser bunlardan sadece bir tanesidir. Mücmelü’t Tevarih isimli esere göre; Yafes’in yedi oğlu olmuştu ve bunlardan birisi de “Türk” ismini taşıyordu. (2) Ebülgazi Bahadır Han’ın, Şecere-i Türk’üne göre ise Yafes’in sekiz oğlu vardı ve adları da şunlardı: Türk, Hazar, Saklab, Rus, Ming, Çin, Kameri ve Tarıh. Ebülgazi Bahadır Han, bu bilgiyi verdikten sonra, Yafes’in, diğer oğullarına, “ Türk’ü kendinize padişah bilin, onun sözünden çıkmayın.” dediği bilgisini verir. Ebülgazi Bahadır Han, Türk’e, “Yafes Oğlu” diye lakap takıldığından da bahsetmektedir.(3) Kaşgarlı Mahmud da, “Divanu Lugati’t-Türk isimli eserinde, “Türkler aslında yirmi kabiledir. Hepsi Türk b. Yafes. b. Nuh’un neslinden gelir” demektedir.(4) Taberi, meşhur Milletler ve Hükümdarlar tarihi kitabında, peygamberimize atıf yaparak şunları yazmıştır; “Tanrı elçisi biz ancak onun(yani Nuh’un) neslini baki kıldık ayetini açıklarken zürriyet tabirini, Sam, Ham ve Yafes nesli diye tefsir etmiştir. Bana Muhammed bin Sehl bin Asker ona ve arkadaşlarına İsmail bin Abdülkerim, onlara da Abdüssamed bin Ma’kil söylemiş, o, Vehb bin Münebbih’den şu sözleri işitmiştir: Sam bin Nuh Araplarla Fars ve Rumların atasıdır, Ham Sudanlıların, Yafes, Türk ve Ya’cuc-Me’cuc’lerin atasıdır. Ya’cuc ve Me’cuc’ler, Türklerin amcalarının oğullarıdır.”(5) Reşiddedin Oğuznamesinde Yafes, Türklerin ve Moğolların atası kabul edilmekle birlikte, Reşiddedin, Oğuznamesinde, “ Lakin Türkler, Yafes’i Abubca(Abulca) Han diye anarlar ve bu Abulca Han’ın Nuh, aleyhiselamın oğlu mu yoksa torunu mu olduğu konusunda kesin bir şey söylemezler” demektedir. (6)

İslam kaynaklarında gerek Yafes, gerekse de oğlu Türk’ün hakkında bazı garip efsanelere de yer verilmektedir. Mücmelü’t Tevarih isimli esere göre, Yafes’in oğulları içinde Türk ve Hazar akıllı olmakla birlikte, Türk’ün neslinden gelenler, güzel yüzlü ama kan dökücüydüler ve bu durumun ortaya çıkmasında yıldızlar etkili olmuştu. (7) Ebülgazi Bahadır Han’ın Seçere-i Türk isimli eserine göre de, Yafes’in oğlu Türk, çok edepli ve bilge bir kişiydi.(8) Taberi tarihinde ise Yafes oğullarının kumral ve kırmızı ciltli olduğu bilgisi verilmektedir. (9) Gerdizi’nin, Zeynü’l Ahbar’ına göre Yafes, haşin ve köseydi. Bunun sebebi de küçükken geçirdiği hastalıktı. Gerdizi’nin aktardığı rivayete göre, Yafes çocukken hastalanmış, annesi de ona tedavi amacıyla karınca yumurtası yedirip, kurt sütü içirmiş. Yafes, kurt sütü içtiği için hem kendisi hem de çocukları yırtıcı bir tabiata sahip olmuşlar. Karınca yumurtası ise Yafes’in köse olmasına sebep olmuş ve bu durum çocuklarına da geçmiş.(10) Yafes ile ilgili en ilginç rivayet sahip olduğu bir taş ile ilgili rivayettir. Rivayete göre, Yafes iklimi kontrol edebiliyordu. Bu konuda çok farklı rivayetler olmakla birlikte, Mücmelü’t Tevarih’te, şöyle bir rivayetten bahsedilir; “Yafes babasının yanından ayrılmak isteyince ona, “ Ey Allah’ın peygamberi! Bana verdiğin memleketin suyu az kendisi harap. Bana bir dua öğret ki yağmura muhtaç olunca, Allah’a o dua ile yalvarayım. Allah bize cevap versin.” dedi. Nuh peygamber dua etti ve ulu Allah ona bir ad (dua) ilham etti. O da bu adı oğluna öğretti. Yafes bu adı bir taşa kazıdı nazarlık gibi boynuna asıp gitti.”(11)
İslam kaynaklarının Türkler için inşa ettiği yeni tarih anlatısı, her ne kadar, Yafes ve oğlu Türk hakkında bazı ayrıntılı bilgiler verse de, Kur’an’da Yafes’in adı bir defa dahi geçmez. İslam kaynaklarında Yafes ile ilgili bilgiler hadis ve rivayet kaynaklıdır ve söz konusu rivayetlerde de belirgin bir şekilde İsrailiyat etkisi görülmektedir. Yani, İslam kaynakları, Yafes’i anlatırken doğrudan doğruya Tevrat’tan etkilenmiştir. Bu duruma bir örnek olarak, Hz. Nuh’un oğlu Ham’a ettiği bedduanın ardından Yafes’e ettiği hayır duasını gösterebiliriz. Bu olay, hem İslam kaynaklarında hem de Tevrat’ta ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır. İslam kaynaklarına göre; Hz. Nuh, bir defasında uyuya kalmış, o sırada esen rüzgar üzerindeki örtünün açılmasına sebep olmuştur. Bu durumu gören, Sam ve Yafes, Hz. Nuh’un üzerini örterken diğer oğlu Ham ise gülüp babasının uyanmasına sebep olmuştur. Ham’ın kendisine gülmesine sinirlenen Hz. Nuh, Sam’in neslinden peygamberler, Yafes’in neslinden krallar, Ham’ın neslinden de köleler çıkacağını söylemiştir.(12) Bu olay, Tevrat’ta da anlatılmaktadır. Tevrat’a göre, Hz. Nuh sarhoş olduğu için uyuyakalmıştı. Ayrıca, Tevrat’a göre, Hz. Nuh, Yafes için onun soyundan krallar çıkacaktır dememiştir. Tevrat’a göre, “Hz Nuh, Yafes’e Tanrı, Yafes’e genişlik versin” demiştir.(13)İslam kaynaklarında yer alan bilgi ile Tevrat kaynaklı bilgi bazı farklara rağmen hemen hemen aynıdır. Bu durum sadece Yafes konusunda değil pek çok konuda da karşımıza çıkmaktadır. TDV İslam ansiklopedisinde Abdülhamit Birışık tarafından kaleme alınan makalede, İslam’da yer alan İsrailiyat hakkında şu bilgi verilmektedir: “Adem’in ve Havva’nın yaratılışı, cennetteki hayatları, Kabe’nin yapımı, Nuh’un gemisi ve tufan hadisesi, İbrahim’in babasıyla ilişkisi, onun kurban etmek niyetinde bulunduğu oğlunun İsmail mi yoksa İshak mı olduğu, Davud ve iki hasımın muhakemesi, Harut ve Marut kıssası, İsrailoğulları, Yusuf’un ailesiyle olan ilişkisi, Eyyüb’un imtihan edilmesi, İlyas’ın hayatı, Musa’nın Mısır ve Medyen günleri, Firavun ile olan mücadelesi, İsa’nın ve annesi Meryem’in hayatı gibi pek çok konuda İsrailiyat bulunmaktadır.”(14) Bu bilgiler ışığında ifade etmek gerekiyor ki; Türklerin atası olarak gösterilen Yafes, gerçek bir kişi olmaktan çok, İslam kaynaklarına sonradan girmiş, İsrailiyat temelli mitolojik bir anlatının kahramanı olmalıdır.

Yafes ile ilgili anlatıların temelinde İsrailiyat etkisi olduğundan söz ettik. Aslında, İslam kaynaklarında geçen Nuh’un oğlu Yafes anlatısı, İsrail Oğullarının bütün kavimleri kendi soylarıyla ilişkilendirmeleri ile ilgilidir. Büyük tarihçi Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş isimli kitabında; bu gerçeği şu şekilde ifade etmektedir: “İranlılar gibi Yahudiler de bütün milletleri kendi nesillerinden türemiş göstermek için muhtelif kavimlerin isimlerini kendi ananelerince malum isimlerle birleştirmişlerdir. Bu efsanelerde Türklerin ceddi olarak gösterilen, Yafes ve diğer şahıs ve kabile isimleri böyledir.”(15) İsrail Oğulları bu doğrultuda, bir takım efsaneler uydurmuşlar ve bu efsaneler bazı değişikliklere uğrayarak bazen de anlamlarından saptırılarak, İslam kaynaklarında kendilerine yer bulmuştur ki, bu çok ilginç bir konudur. Zira, İsrailiyat kaynaklı anlatıların, İslam dini içinde yer almamaları gerekirdi. Bilindiği üzere, İslam dinine göre, Tevrat değiştirilmiştir ve bu yüzden İslam dinine göre Tevrat’ı temel alan bilgiler güvenilmezdirler. Buna karşın, Tevrat kaynaklı tarih anlatısı yani Yafes’in Oğlu Türk anlatısı, İslam kaynaklarınca Türkler’e, İslam’a uygun bir tarih inşa etmek için kullanılmış ve bunun neticesinde İslam’a geçen ilk atalarımız İslam’a uygun sandıkları bu tarih anlatısını benimsemişlerdir.
Batuhan AĞAŞ
Dipnot:
1) ÖMER FARUK HARMAN, “YÂFES”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/yafes (06.09.2022).
2)Ramazan Şeşen, İslam Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Bilge Kültür Sanat, İstanbul, 2017, S.37-38
3) Ebülgazi Bahadır Han, Şecere-i Türk, Türk’ün Soy Ağacı, Çev. Arif Acaloğlu, Selenge Yayınları, İstanbul 2020, S. 19
4)Ramazan Şeşen, age 32
5) Taberi, Milletler ve Hükümdarlar Tarihi, Çev. Zakir Kadiri-Urgan Ahmet Temir, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1991 S.265
6) Tufan Gündüz, Oğuz Kağan Destanı-Reşideddin Oğuznamesi, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, Ağustos 2019, s 43
7) Ramazan Şeşen age. s. 38
8) Ebülgazi Bahadır Han age S.19
9) Taberi, age, S. 253
10) Ramazan Şeşen age. S.76
11) Ramazan Şeşen, age. S. 37
12)ÖMER FARUK HARMAN, age,
13))ÖMER FARUK HARMAN, age, Tevrat Tekvin 10
14) ABDULHAMİT BİRIŞIK, “İSRÂİLİYAT”, TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/israiliyat#2-tefsir (14.09.2022).
15) Ord. Prof. Dr. A. Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019 s. 32





✍️ Yorumunuzla İçeriğe Değer Katın: Katkılarınızı bekliyoruz!