Selçuklu devletine adını veren ataları Selçuk Bey’de olduğu gibi onun oğulları ve hatta torunlarında da önlenemeyen bir hırs vardı. İlk dört kardeşten sonra onların oğulları arasında başlayan aile kavgası bir türlü dur durak bilmiyordu. Selçuk Bey’in oğullarından Mikail Yagbu oğulları Tuğrul ve Çağrı Beyler kendi aralarında son derece uyumlu ve başarılı bir ilişki sürdürebildiler. Diğer kardeşlerin oğulları ise haklarını yeterince alamadıklarını düşünerek sürekli Sultan’a karşı bir husumet ve hasım ilişkisi içinde kaldı.
Selçuk Bey’in 2. Oğlu İsrail Yagbu (Arslan Yagbu) oldukça savaşçı ve cesur biriydi. Selçuklu oğullarının sürekli yükselişini izleyen ve İsrail Yagbu’nun cesur savaşçılığını bilen Gazneli Devletinin hükümdarı Mahmud, onun durdurulması gerektiğini düşünüyordu. Bu amaçla bir ziyafete davet edip Arslan Yagbu’yu oğlu Kutalmış ile beraber tutuklayarak Hindistan’daki Kalıncar kalesine hapsetti. Özellikle de öldürmeyip sağ bırakması, onun Selçuklu Sultanına karşı rehine olarak tutulması içindi. Kutalmış, babası İsrail Yabgu (Arslan Yabgu) ile tutukluyken kaçıp kurtulmuştu. Sonraki süreçte bir daha babasını kurtarabilme olanağı olmadı.
Selçuklu Sultanı Tuğrul ölünce Kutalmış sultanlığın kendisine layık olduğunu düşünerek tahtı ele geçirmek istedi. Aynı isteğe sahip olan Alp Arslan ile arasında çıkan iktidar kavgasını Alp Arslan kazanırken, Kutalmış bir kaza sonucu attan düşerek öldü. Attan düşerek ölmek bundan sonra onların soylarının kaderi olacaktı.
Selçuklularda her ne kadar aile içi şiddet ve kavga bir alışkanlık haline geldiyse de aynı şekilde bunu kine çevirmemek de bir gelenek olmuştu. En azından ilk dönemlerde. Alp Arslan, Kutalmış’ın kendisine rakip olmasına rağmen ölmesine çok üzülmüştü. Bu üzüntüsünü biraz olsun hafifletmek için kuzenlerini ordusunda komutan olarak görevlendirdi. Malazgirt savaşında görev alan Kutalmışoğlu Süleyman, zafer sonrasında Alp Arslan’ın verdiği bir başka görev üzerine Anadolu’ya Rum ellerine doğru fethe çıktı.
Bizans’ın savaş sonrasında gücünü kaybetmiş olmasını fırsat bilerek en batıya İznik’e kadar ulaştı. Melikşah tarafından Sultan-ı Rum (Anadolu Sultanı) unvanı verilen Süleyman Şah 1075 yılında Nicea (İznik) ve Nicomedia’yı (İzmit) ele geçirdikten sonra Marmara denizinin güneyine ve Çanakkale boğazına da hâkim olup, boğazdan geçenlerden vergi toplamaya başladı. 1077 yılında ise bir devlete sahip olma özlemini gidermek için özerkliğini ilan edip İznik merkezli “Anadolu Selçuklu Devletini” kurdu. Doğal olarak bu durum Melikşah’ın hoşuna gitmiyordu ama bir yandan da Bizans sınırında kendi soyundan biri olması onu mutlu ediyordu.
Süleyman Şah, Bizans ile olan ilişkilerinde karşılıklı çıkar siyaseti güderek, taht için savaşan İmparator adaylarından birine destek verip diğerinin rakibi oluyordu. 1077 yılında Trakya Orduları komutanı Bryennios, Hadrianopolis’te (Edirne) İmparatorluğunu ilan edip Konstantinopolis’e ilerlemekteydi. Onun rakibi olan Anadolu orduları komutanı Nikiforors Botaneiates de Kütahya’dan Konstantinopolis’e doğru gitmekteydi. Nikiforos, İmparator olabilmek için Süleyman Şah’a bazı ödün dolu teklifler sunarak ondan yardım istedi. Süleyman Şah, bu teklifi kabul edip Nikiforos’a asker desteği verdi. 1078 yılında Nikiforos Konstantinopolis’e girip İmparator oldu. Bu desteği karşılığında 1080 yılına kadar Azerbaycan topraklarından batıya göçen çok sayıda Türkmen’in Anadolu ve özellikle de boğaz kıyılarında yerleşmelerini sağladı.
Süleyman Şah’ın siyasi manevraları çok hızlı değişiyordu. Süleyman Şah devletler arasında dostluğun yalnızca çıkar ilişkilerine bağlı olduğunu biliyordu. Bir süre sonra dostu ve müttefiki III. Nikiforos tahttayken aynı anda Melissenos ve I. Aleksios da tahta aday oldu. Melissenos toprak verme vaadi ile Süleyman Şah’ın desteğini alsa da I. Aleksios Komnenos tahtı ele geçirdi. Yine de Balkanlardaki karışıklık yüzünden Türklerle sorun olmasını istemeyen I. Aleksios Süleyman Şah ile barış yaparak yıllık tazminat ödemeyi kabul etti.
Süleyman Şah’ın aklında her zaman Selçuklu Sultanı olma fikir vardı. Ancak daha güçlenmesi ve güçlü bir orduya sahip olması gerektiğini biliyordu. Bu yüzden yeni fetihler ve yeni gazalar yaparak hazinesini güçlendirmesi gerekiyordu. Bunun yanında Büyük Selçuklu Sultanı ile iş birliği yapmak yerine onun her fırsatta karşısında olmayı amaç edinmişti. İçinde, kendi soyundan olsalar bile Selçuklu Sultanlığına karşı pek de gizlemek istemediği bir düşmanlık yatıyordu. Bunun en belirgin ifadelerinden biri olarak şu davranışı ortaya koyabiliriz. Kendileri de atalarından Sünni Müslüman olmalarına rağmen Büyük Selçuklu, Sünni Abbasi halifesini desteklediği için Süleyman Şah Anadolu’da Şii Fatımileri İslam dininin önderleri olarak kabul ediyordu. Çünkü Şii Fatımiler Büyük Selçuklunun da en büyük düşmanıydı.
Büyüme aşamasında yeni hedefi Selçukluların Suriye Meliki ve aynı zamanda babasının kuzeni olan Tutuş vardı. Batı sınırlarını güvenceye alan Süleyman Şah kendine vezir tayin ettiği Ebu’l Kasım’ı İznik’te bırakarak doğuya hareket etti. Önce Kilikya’da (Çukurova) Tarsus, Adana ve Antakya’yı ele geçirdi. Daha sonra Halep, Şam ve tüm Suriye’yi almak için harekete geçti. Suriye’ye geldiğinde Melik Tutuş hem Melikşah’tan hem de Artuk Bey’den destek alarak Süleyman Şah’a karşı savaştı. Süleyman Şah’ın savaşı kaybetmesindeki en büyük etmen ise daha önceki savaşlarda düşman safındayken taraf değiştirip kendisine katılan Çubuk Bey, bu kez de taraf değiştirip Tutuş’un safına geçmişti. Bu durum Süleyman Şah’ın bozguna uğramasına sebep oldu. Süleyman Şah bu savaşta öldü. Bazıları savaş meydanında, bazıları savaş meydanından uzaklaşıp bir nehir kenarında intihar ettiğini, bazıları da babası gibi savaş meydanından uzaklaşırken nehirde attan düşerek öldüğünü yazar.
Savaş sonunda Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğulları Kılıçarslan ile Kulanarslan Melikşah tarafından tutsak edildi. Aynı zamanda Melikşah Anadolu Selçuklularının itaatsizliğini önlemek için harekete geçmişti. Kendini kurtarmak isteyen vezir konumundaki Ebu’l Kasım Melikşah’a giderek hediyelerle beraber huzuruna çıktı. Ebu’l Kasım’ın amacı Melikşah’ın tayin edeceği kişi ile Anadolu Selçuklu yönetiminde ortak haklara sahip olmaktı. Bu hakkı alamadan İznik’e dönüş yolunda Bozan Bey tarafından yakalanıp öldürüldü. Anadolu Selçuklu tahtında kardeşi Ebu’l Gazi vezirlik yapmaya başladı.
Sedat Karadayı





✍️ Yorumunuzla İçeriğe Değer Katın: Katkılarınızı bekliyoruz!